2 Temmuz 2015 Perşembe

Pastanın Son Dilimi: Wimbledon

Sokağa çıkıp karşınıza çıkan ilk kişiye aklınıza gelen ilk beş sporu sayın deseniz, ilk beşin içinde tenisin olmayacağına ne yazık ki bahse girerim.
Gelin görün ki ülkemizde son yıllarda çok büyük yatırımlar yapılmakta. Özel organizasyonlar düzenlenerek toplumun iştahını kabartmayı başarabildik. 

Tenis sporu son derece kondisyon, zeka ve hızlı olmayı gerektirir. Size destek olacak bir takım arkadaşınızın olmayışı ve o anki daha da doğrusu saniyeler ve düşünce atikliği en büyük takım arkadaşınız olacaktır. Tabi buna tecrübeyi de dahil etmek gerekir.

Günümüzde Nadal'ı, Federer'i, Djokovic'i, Sharapova'ı, Williams'ı ve üstün yetenekleriyle sayılabilecek tenis üstatlarını buraya kadar getiren nokta da bu değil mi? 
Sıradanı farklı gösteriyor olması! 




Tenisin belli kuralları ve işleyiş biçimi var ve tüm tenisçiler bu düzen çerçevesinde oynuyor. Ancak tenisçinin küçük dokunuşları, akıl almaz hesapları ve sihirli el becerileriyle farklı ve ulaşılmaz yapıyor.

Yoksa herkes aynı sporun içinde, işte onu bu düzenden ayıran da kendi bakış açılarıyla tenis kurallarını bir araya getirip hem seyircinin hem de kendilerinin oynadıkları maçlardan lezzet alıyor olmamız.

Hazır haziran ayındayken Wimbledon Tenis Turnuvasından bahsetmemek hata olurdu sanırım.



İngiltere'ye gitmek isteyen birçok arkadaşım Wimbledon için özellikle haziran ayını tercih ediyor. Buradaki asıl sorun biletler! Hem bulmak hem de satın alırken 1 yılınızı gözden geçirmenizi sağlıyor.

Benim içinde Wimbledon'ın diğer turnuvalara göre ayrı bir tadı var. İlla bir sakatlık ya da tam hazır hissetmediği için mutlaka seri başlarda veya önemli oyunculardan bir kaçı eksik olabiliyor. Diğer tenis turnuvalarına haksızlık etmek istemem. Fakat Wimbledon pastanın son dilimi gibi sporcuların tümü pastadan bir çatal almak ister gibi geliyor bana. 



Her şeyden önce tenis sporunun en eski ve köklü turnuvası olması bir yana "Grand Slam" özelliği taşıyan tek çim kort tenis turnuvası.
Wimbledon'ın en sıradışı özelliği ise yazılı olmayan kuralları. O bilinci ve disiplini görmek isteyenler haziran ayının son haftası başlayan turnuvaya, en az iki ay öncesinden bilet almalısınız.

Wimbledon'ı benim için çekici ve merak uyandıran kısmı; soluksuz ve her an "favori" oyuncusu değişebiliyor ya da yeni bir yıldız ortaya çıkıveriyor olması.




2008 yılındaki Wimbledon finalinde sadece benim değil tenis severlerin çoğunu unutulamayacak setleri oynandı. Rafael Nadal ve Federer ikilisinin oynadığı finalin galibi Nadal'dı belki ama bu iki efsane ismin ayakta dakikalarca alkışlandığını hatırlayınca bu maçın tek kazananı yok diyor. 

Son pasta diliminin lezzetine siz karar verin. Ama mutlaka tadına bakın!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.