29 Eylül 2015 Salı

Sihirli Bir Dokunuş: Earvin "Magic" Johnson

Nasıl yani dediğimiz anlar vardır. Çocukların her sabah yarı gözlerle de olsa koşarak izlediği çizgi filmler mesela. Süngerbob'un deniz altında verdiği mangal partileri, konuşabilen arabalar imkansız görünen olayların dışında her zaman iyilikle sonuçlanan şirinler, ders içeren jet-giller veya taş devri... Bu örnekler uzun uzadıya gider ama değişmeyen, mucizevi sihirler...
Ya her gün vira bir şeylerin peşinden koşuşturduğumuz oradan oraya savrulduğumuz zaman içinde en çok ihtiyaç duyduğumuz "sihir" değil midir? Peki ya gerçekte de varsa? Hatta ve hatta öyle biri var ki adını duyduğumuzda ki yüz şeklimiz anlatır.

Evet, evet kafanız karışmasın aklınıza gelen ilk isim Earvin Johnson, nam-ı diğer "Magic Johnson". Şunu bi kabul edelim ki çok sayıda basketbolcu sayabiliriz, ancak bazıları Jordan gibi, Jabbar gibi isimler dünyada gelmiş geçmiş en iyi basketbolcuları listesine adını yazdıran isimlerdir. 
İçlerinden bazıları sadece basketbol sevdalıları için değil, dünya çapında kara sevdalıları vardır. Öyle yazılışı basit okunuşu bir çırpıda olduğuna aldanmayın sizi şöyle mutfak kısmına alayım.

Earvin çocukluğundan beri süregelen basketbol sevgisini geliştirmek için neredeyse sabah-akşam basketbol antrenmanı yaparmış. Bu zaten her basketbolcunun klasikleşmiş mabedidir. Onu diğerlerinden farklı kılan annesiyle dışarıya veya markete gittiğinde elinden hiç eksik etmediği basketbol topunu giderken sağ dönüşte sol eli ile sürerek kendini geliştirmenin çizelgesini yazmıştı.


Lise yılları itibariyle önce kendisinin farkında olan Earvin yanına ilave olarak kocaman gülümsemesini de dahil ederek 13 yıllık Los Angeles Lakers ile büyülü işler yapacaktı. Kariyer başarılarına neler sığdırabilirsiniz ki elbette ki bir sonu var fakat Johnson hem hastalıklara hem ırkçılık ayrımlarına hem de insanlığıyla deyim yerindeyse iyilik elçisi olmasıyla halen daha sığdıramadıklarını da yanında taşıyor.

3 kez Nba Mvp, 9 Nba finali, 12 All-Star maçları ile izlemekten keyif aldığım anlara sahne oldu. Biri Johnson'ı durdurmalıydı. Çünkü rakiplerinin çok da hoşuna gitmiyordu. Her yerde mi "Magic" diyalogları dolup taşıyordu. 
Bir de onunla kafa kafaya oynayan arkadaşı, ezeli rakibi, ebedi dostu Larry Bird; kendi aralarında kendi dillerini konuşsalar da birlikte var olmayı en iyi sürdürenlerdendi. 


İnsan gücüyle olmasa da onu durduracak AIDS teşhisi olacaktı. Tam anlamıyla durdurduğunu söylemek yanlış olur. 3 kez ayrılıp tekrar geri döndü sevgilisine. Takım arkadaşları bu hastalığın kendilerine de bulaşacak korkusuyla takımlarında istemediler. Ve son vurucu darbe takım arkadaşları tarafından gelecekti.

Basketbolu bırakmış olsa da insani duygularını dışa vurmak onun işiydi. Irkçı eylemlere karşılık; siyah-beyaz halkın iç içe geçmesini sağlayan dev köprüydü. Los Angeles sokaklarında set kuran insanlara önce kurduğu sinema salonu ile ortamı yumuşattı. 
Ticari ve girişimci ruhunu ortaya koydu. 
Daha sonraları Starbucks, Burger King, Lakers (hissedarı) gibi büyük firmaların işletme hakkını alıp siyahilerin bulunduğu bölgelere kurdu. 

Yüzleşmeyi, engelleri, kendimizi bulabilmeyi ve asla vazgeçmemeyi öğretti Magic bize. AIDS ile savaşan ve hayatını yazıya dökerek kitaplaştıran sihirli değnek oldu. 
Şu durumda insanın gerçekten de çizgi filmlerde kaybolası geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.