13 Kasım 2015 Cuma

Novak Djokovic'ten Kortlara Ambargo

Top ağır aksak yuvarlanarak ayak uçlarına kadar geldi. Eline aldığı toptan başını kaldırdı ve hafifçe esen rüzgarın, etrafa serpiştirdiği hüznü, acımasızca hasar görmüş tenis kortu ve duvardaki mermi izleri karşısında 6 yaşındaki bir çocuğa fazla gelmişti. Bosna Savaş'ının vahşet ve kan dolu olduğu, gece gündüz demeden birbirini öldürmek isteyen katliam ve ölümler yaşanıyordu. Bu kötülüğü dünyasına kabul etmeyenler vardı ki; bizi her daim ayakta tutan çocuklardı.
Barut kokusunun, yıkık dökük binaların arasından sıyrılıp her sabah derme çatma tenis kortunun içinde buluyordu. Her gün yüzlerce kişinin ölümüne neden olan mermilerden hiç korkmayan çocuk sadece topu ve raketiyle işine bakıyordu. 
O zor koşullara rağmen çocuğunu yalnız bırakmayan ailesi ve antrenörü ile beraber. 

Küçücük bir olumsuzluğun arkasına sığınmak veya vazgeçmek yerine mücadeleleriyle dik durabilmek kelimesine yeni boyut kazandırdı. İşin aslı şu an kendisi Dünya 1 numarası olduğu için tenis raketleriyle yazmaya devam edecek. 1990'lı yıllarda Bosna Savaş'ının yankıları tüm dünyayı sarmışken savaşın alanları günbegün genişliyordu. O yıl 6 yaşından olan Djokovic 10 yıl sonra profesyonelliğe adım atacağı sürpriz olmadı. Öyle ki şimdilerde rüya gibi bir sezon yaşıyor. Bu yıl 3 Grand Slam kazanan Dünya 1 numarası bir rekora daha imza atıyor ve üst üste 6 kez Masters şampiyonluğuna ulaşıyor. 
Paris Masters'ın onun için ayrı önemi 3. kez kazanması ve tabii ki de bu yılı da boş geçmiyor. Novak Djokovic kendi belirlediği kurallarla maçı yönetiyordu, biraz dışına taşıp esprili diliyle oyuna seyirciyi de çekmeyi başarıyor. Onda kesinlikle şeytan tüyü var.


6 yaşındaki Novak İle Dünya 1 numarası 
Savaş yıllarında büyüyen çocuk çektiği cefanın yıllar boyu sürecek başarılarla dolu maçlara bırakacak. Savaşta kendisiyle, kana bulanmış kortlarda azmini peşinde götürüyordu. En stresli ya da işler aleyhine gittiği zamanlarda bile keyfini çıkaran, gülmeyi ve her zorluğu aşabilen yapısı sayesinde kurşun geçirmez adam gibi. Bu özellikleri bir yana rakip tanımaz bir insan haline geldi. Amacım Djokovic'in hayatını yansıtıp nasıl bu aşamalara gelmiş niyetinde değilim. Sadece küçük bahaneler ardına saklanıp köşesine çekilenlere kulak verilsin istiyorum. 

Ana Ivanovic, Jelena Jankovic ve daha birçok çocuğun tenise nasıl tutundukları dile getirmek amacım. Her saat yanında bir kişinin eksildiği, belki sıranın "size" geleceği savaşta, aralıksız derin yaralar alıyordu. Altyapının olmayışı, imkanların sadece "yaşamak" için kullanıldığı, beton zeminden bozma tenis kortlarındaki antrenman yapmaları, diğer tenisçiler portakal suyunu yudumlayıp yorgunluğunu atarken, savaşın içinden gelen çocuklar geleceğinin hayallerini kuruyordu. 



Şu an Sırbistan'ın başkenti Belgrad'a gittiğinizde sizi karşılayan Tuna nehrinin müthiş manzarası, mimari, tarihi binalar dışında tenis kortlarından gelen sesin yükselişidir. Tenis sporuyla ilgilenmeyenler dahi Novak Djokovic ismini duymuşlardır. Bence onu bundan sonra farklı bir açıyla izleyeceksiniz. 
Yılmamanın, iradeli durmanın hangi koşullarda, kaç yaşında olursanız olun sporu devletin yürüttüğü spor olarak değil, sporcu-ebeveyn-antrenör arasındaki özel bağlarla açıklamak pek tabi ki doğru olur!

Novak Djokovic bir hafta önce oynadığı Andy Murray maçında (Paris Masters) fileye takılan top yuvarlanarak ayağına uzanmıştır, tıpkı 6 yaşında olduğu gibi ama bu sefer etrafında tıklım tıklım doldurulmuş seyircilere gönderiyordu altın değerindeki topu. 6 yaşındaki küçük Novak gibi saf, umursamadan ve vazgeçmeden ıskalamayın yaşamınızı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.