4 Aralık 2015 Cuma

Adından Belli Değil Mi!? Sir Alex Ferguson

Biraz vaktinizi çalmak istiyorum. Şans, yetenek, adalet ve vesaire gibi kavramlar her zaman güçlüden taraftır. Çok güçlüden! Ancak ne var ki güçlü olabilmek, kalabilmek ayrı bir meziyet gerektirir. Alex Ferguson'ın bu yeteneklere sahip olmasını anlamak için Manchester United taraftarı olmanıza veya maçlarını izlemenize pek de gerek yok ki artık izleyemezsiniz. Yani olabilir esasında size kalmış! Şöyle ki ortada inkar edilemeyecek düzeyde "gerçek", şampiyonluklar, başarılarla dolu dolu bir tarih ve olması gerektiği dönemlerde futbol anlayışını çağa uyduran ve kusursuza yakın uyum sağlamış bir isim.
Bunlar için bile fazlasıyla ayakta alkışı hak ediyor.

Fırsat verildiğinde geri çevirmeyen, afiyetle galibiyetten kutlamalara koşan bir adamdı saygıdeğer Sir. Şimdi ben size gelmiş futbol adamını, kariyerini veyahut 27 yıllık aralıksız Manchester United başındaki teknik adamlık sürecini ballandıra ballandıra anlatmayacağım. 27 yıl!!!
Günümüzde son derece tazeliğini koruyan Türk teknik adamların kısa süren, bir hayli kısa süren kariyerlerine bakış 27 yıl düz bir 657 memurunun sabitliğini bile sallayacak türden. Ferguson'ın futbolculuk kariyerinde attığı gollerle konuşan insan göremeyiz. Haksızlıkta edilmemeli, tam anlamıyla forvet kavramına oturan, bol gollü maçlar izlettiren tatlı ve huysuz ihtiyar 2013 yılında Kırmızı Şeytanlara veda edince şaşırdık doğrusu.



Yaşıtlarının bir ayağı çukurda olunca Ferguson dün başlayan sporcu gibi iştahlı ve heyecanlı devam ediyordu. Yanılmışım! Yanılmışız! Yahu hiç görülmemiş bir olay; futbol dünyası için, İngiltere futbolu için değil. 90'ların başından itibaren kurulan dominasyondan başlamak gerek. Manchester-Ferguson ikilisini anlatmaya. Ansiklopedi bilgisi gibi sıkmadan. Söz etmeden devam edilemeyecek harikulade bilgiler var elimde. Unutulmayacak sezonları örneğin. 1999 akıllara ilk gelen. 1996 yılında 12-13 puan gerisinden gelerek Newcastle'ı altüst edişi, biraz yakına gelelim.

2008 yılındaki Chelsea önünde Kırmızı Şeytanlar Mavilere karşı Şampiyonlar Ligini gözleri önünde kazandığı sene. Bir de 2013 yılı, ayrılışı, bitmeyecek sanılan ayrılış, kimsenin beklemediği bir zamanda. O gözünden eksik etmediği takımına, güvenli limanına bakıyordu, seyirci koltuğundan.
Ne zaman güvenli limanından uzaklaşsa, biraz alkolden, biraz sinirden kıpkırmızı kesilmiş Sir Alex Ferguson yüzünü görmeye başladık. Korkuturdu ihtiyar. Korkutmak yerine, şaşırttı, uğruna taptığı Manchester taraftarlarını.
27 yıl boyunca ne olursa olsun bırakmamış. Neden şimdi sorularıyla boğuluyordu medya ve dünya futbolu. Elbetteki bugün bırakmış olsaydı bu sorular yine sorulacaktı. O yüzden bu panik havası kısa sürdü. Öyle olmalıydı.



Dikkatimi çeken bir diğer nokta Avrupa Şampiyonasında Ada futbolunun, İskoçların futbolu gündemde uzun süre düşmemişti. Bunların hiç birinin tesadüften ibaret olmadığının göstergesi Fergie. 
Ferguson döneminde de çoğu kez zorlu dönemlere girdi, hatta ligi düşme hattına yakın bitirdiği sezonlarında oldu. Hiçbir zaman bırakıp gitmedi. Bence öyle bir düşüncesi de olmadı. Son iki yıldır ortalarda devam eden "herhangi" bir takım gibi oynuyor. Kazandırdığı kupaları, şampiyonluklar, modern çağın gördüğü en büyük futbol ikonu için, yazılabilecek o kadar çok şey var ki... Sayfalarca süren bir çala kalemin içinde bulabiliriz. 

Kazandırdığı somut örnekler, canlı, capcanlı, isimler var. Roy Keanne, David Beckham (ismi okunduğunda zamanın durduğu) Ryan Giggs, kendisinden pek haz etmem Christiano Ronaldo ve giderayak yaşattığı en büyük bombası Wayne Rooney. Hakkında yazılan olumlu bir çok cümlenin karşısında hakkı yenen takımlardan, kollanan United, son dakika kazanılan penaltılardan, kibrinden adalat bazen yolunu şaşırabiliyor. Bazen!
Objektif olmak şimdilerde zor zanaat. İnsafsız olmamak gerek, sonuçta 27 koca yıldan bahsi geçen. Ferguson yazdı ve bizlere izletti. Adalet kimin umurunda!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.