7 Aralık 2015 Pazartesi

Allen Iverson İstatistiklerin Aksini Söylüyor

Onu hep gülüşüyle hatırlıyorum. Aklıma ilk gelen fotoğrafı gülüşü. İşin enteresan tarafı saç stili, giyimi, dövmeleri, kavgalarıyla ve daha eklenebilecek yönleriyle nam salması tezat düşüyor. Kavgalarında, öfkeli yaşamında bir buz dağı saklardı halbuki. Annesinin ona sadece bir çocukken (15 yaşındayken) hamile kalması, terk edilen babası tarafından yetim görülen, Amerika'nın arka mahallerinde büyümeye çalışan bir çocukluk. Irkçı eylemlerine maruz kalması, lise yıllarında karıştığı kavga ve beraberinde 5 yıl hapse mahkum olma (4,5 ay yattı) onun öfkesinin, ağız dalaşlarının kontrolsüzlüğünü açıklayan öfke. Gülüyordu, içindeki öfke hiç sönmeden.

Elbet ona babalık yapan; Georgetown Üniversitesi antrenörü, imkansız olan üniversite kapısını da aralamıştı. Üniversite yılları, geçmişine saplanmış kavgalarıyla taraftarın antipatisini, sürekli kaba sığdırılmaya çalışılan Iverson. Kazanılan galibiyetler, attığı üçlükler The Answer'ı yatıştırıyordu. Draft edildiği Philadelphia 76ers tarafından takas edilme düşüncesi olsa da denenmek için takıma dahil ederler. 1996 yılında başlayan o şüpheli yaklaşımlar tam tamına 10 yıl sürer. 10 yıl mı? Hani şu hapse giren, ırkçılıkla mücadele etmeye çalışan Iverson. Nasıl olabilir ki! Aykırı bir durum. Evet kendine münhasır tarzını kabul ediyoruz. 



Basketbolu istatistiklere boğulmuş, kıyaslamaların çemberinde, rakam hesaplarının savaşı olarak görenler Allen Iverson için bir hayli çıkmaza girecektir. Bu NBA'de yıllarca tartışmalı bir konu oldu. Bu adamı gözünde çok büyütüyorsunuz, hiç şampiyonluğu, yüzüğü yok diyenler haklı olduklarını sandılar. Bir şey söyleyeyim, bunca zamandır yanlışsınız. T-Mac ile Vince Carter'la kıyaslandı. Kurtulamadı. İzin vermediler. Lakin Allen istatistiklere aykırıydı, öfkesi gibi, yaşam biçimi gibi. 
2001 yılındaki Philadelphia takımı başkaydı. Bambaşka NBA finali bu tip maçları çok gördü. Ya Iverson! Ya o hep küçücük bir aksilikte yanlış ilk gösterilen isim olan Iverson için! Bence o gün NBA final tarihinin unutulmayacak maçlarından biri oynandı. Karşılarında Lakers'ın dağ gibi oyuncusu Shaq vardı. Hatırlayanlar vardır.

Daha çocuktum hayal meyal hatırlıyorum. Kıyısından köşesinden dönen Iverson ve ekibi finallere gelmiş olabilirler ama şampiyonluk nafile. Haksızlık etmemek şart! 2001 yılında yılın en değerli oyunculuğu var. Sonrası bir yıkılış. Sinirleri en üst seviyede yaşayan Iverson bıraktı bize. Takım değişiklikleri, uyum sağlayamama, topla fazla oynama Iverson'ın başını ağrıttı. Onun en büyük sıkıntısı büyüdüğü arka mahalle de kalmış olması. 
Her ne kadar parayla olan savaşı kazansa da, statü, anlaşmazlıklar onu dibe çekiyordu. O da gidiyordu, karşı gelmeden.



Okyanusları aşmak istemeyenler Iverson'ı trafik keşmekeşinin, kaosun her daim eksik olmadığı İstanbul, Beşiktaş sokaklarında görebildik veya Türk televizyonlarında maçlarını, üstelik Türkçe ve gündüz vakti. Kısa soluklu transfer olsa da bizlere yakından izleme fırsatı sundu. Kariyerinin son günlerinde, buruk sevinçle gülüyordu aklıma gelen ilk fotoğrafı gibi. Odamdaki posteri, kendine has saç stiliyle, kolluklarıyla, sevecen gülüşüyle; sıkılıp atılan posterlerden değil, yangında ilk kurtarılacak listemde. 

O baş edemediği şöhret belasını umursamadan basketbolu bıraktı, hiçbir zaman formülü olmayan istatistikleriyle. Emekli oldu diyemiyorum çünkü gerçekten yakışmıyordu. Sanki her an saklandığı köşesinden çıkıp yarım kalan basketi tamamlayacakmış gibi geliyor. Bana bıraktığı ilk üç şey aklımdan çıkmıyor. Beklenmedik gülüşü, son saniye basketleri ve 3 numaralı forması içime işledi.
Asla eskisi gibi olmayacağı yaşında, güzel bakmayı, aklınıza gelen ilk gülüşü tüm çıplaklığıyla kendi bildiği gibi yürümeyi sürdürecek. Belki de onun için gerçek benliğine giden yolculuk başlangıcıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.