11 Aralık 2015 Cuma

II. Tsubasa veya Daha Fazlası: Shinji Kagawa

Messi mi Ronaldo mu? İlaveten yanına 3. bir isim aranıyor. Sahi Messi ve Ronaldo'dan sonra 3. isim kim olabilir? Alexis Sanchez, Lewandowski, Suarez ve Neymar arasında gelgitler yaşanıyor. Yani bir 3. için sarf edilen isim de "şu yıldız" ağırlık kazanıyor diyemiyoruz. Ama ilk iki kişiyi belirlemek 2-3 saniyelik çocuk oyuncağı. Bu tartışmaların sonu yok gibi, olmayacakta. Biraz da bu insanlar arasındaki istişare sayesinde el üstünde tutuluyor. Yine de konumuz bu değil. Bir kenara itilen oyuncular var, bir de sanki takım bu popüler olan oyuncular dışında o 11 kişilik kadroda yoklar.

Güney Amerikalılar ve Avrupalılar bir şekilde sıyrılıyorlar da, hiç Asyalı yok bu listede. Hiç diyerek acımasız oldu. Masa tenisi, Badminton denildiğinde ilk akla gelenler Çin, Japonya çekişmesi. Nedense futbol hükümdarlığında çekimser davranıyorlar ya da belki de diğer oyuncular gibi popülariteleri engelleniyor. Bunlara rağmen kendine yer bulmayı başaran ve sıyrılan Asyalı dostlarımız var. 
Dürüstlüğüyle gönüllerde taht kurmuş Japonlar Borussia Dortmund'a kazandırdığı Shinji Kagawa üstüne tanımıyoruz. Yanlış anlaşılmasın! Japon olarak, onu üstün kılan Japonya'da liseyi bitirmeden profesyonel sözleşme imzalayan ilk futbolcu Kagawa.

Gerçekten bir de eğitim boyutu var. Hiç bir futbolcuyu üniversite'ye ders yetişmeye çalışırken görmedik, haberi de yapılmadı. Şimdi Messi'yi bir düşünsenize; büyük ihtimalle izdihamdan ne okula girebilir ne de okulda taş taş üstüne bırakırlar. Kısmen geçerli bir sebep gibi. 



Çoğunlukla Çinlilerde karşılaşsak da sahte ürünlerin farklı versiyonu farklı takım anlayışıyla karşı karşıya kalıyoruz. Kagawa'nın Miyagi Barcelona'daki altyapı kariyeri sahte Barcelona amblemin tıpa tıp aynısıyla donatılmış bir isim. Daha sonra pembe rengiyle özdeşleşmiş Cerezo Osaka takımına transfer olur ve hamken pişmeye evrilir. Çoğu rakibine göre, toy ve cılız olan bir o kadar boşluklarını dolduran, kendini geliştiren bir oyuncu profili çizdi. Bunda büyük pay sahiplerinden biri de Brezilyalı Levir Culpi'nin teknik adamlığı yatmakta. 

Sonrasında bu görevi Jürgen Kloop devralacak. Öncesinde asistleri ve golleriyle gözleri üzerine çekmeyi başardı. Kapıyı çalan ilk takım Borussia Dortmund oldu. Ve o kapıyı açan anahtar bir nevi geleceği oldu. Çin Liginden keşfedilip NBA yolcusu olan Yao Ming gibi kıtalar arası sıçrama yaptı. Kagawa Dortmund'ta 50'ye yakın maç oynadı, 21 gole imza attı. Dortmund'tan sonra Manchester United ile 56 maça çıkıp, sadece 3 gol atmasıyla neler oluyor böyle sorusuna yanıt aramaya başladık.

Juan Mata ve Adnan Januzaj isimleri parlayınca ilk 11 hayalleri suya düştü. Buna bir eksi ilave İngilizce bilmemesi çıkmaza sürükledi. United burada örnek bir davranışla hayran bırakıyor. "Futbolun dili evrenseldir" tadındaki açıklamaları hemen herkesin göz ardı ettiği şey bu çocuğun aslında ne kadar  iyi olduğu, istediği! Esasında sporun dili evrenseldir! 
Geçen yıl siyah-sarılılara geri dönüş yaparak eski Kagawa'yı da tekrar izleme fırsatı verdi. Onu özetleyen kelimeler Jürgen Kloop'tan geçse de, uzun, kısa, yerden, havadan aklınıza gelen her türlü pas ondan sorulur. O yüzden dikkat edilmesi gereken bir oyuncu.
Şimdi Messi ve Ronaldo'nun yanına 3. bir yıldız aramaya devam edebiliriz. Nasılsa unutulup gidilecek. Yakın zamanda kendini hatırlatırsa ona karışamam, o potansiyele sahip biri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.