4 Kasım 2016 Cuma

İtalyan, Nibali...

Yaşamınızdaki her şeyi tanımlayabilir misiniz? Ulvi bir gücünüz yoksa çok zor! Bazen gerçekler yerine duygular devreye girer. Bazen hissetmek gerek. Örneğin sanatı… Daha da kişiselleştirirsek, müzik mesela, Rock yıldızlarından Joe Satriani; “Ne zaman albüm çıkarsam bazı hayranlarımın şok olmasına, bazılarının şaşırmasına ve bazılarını serseme dönmesine alıştım. Bu iyi bir şey. Hak ettiğimi elde ediyorum, çünkü yaratıcılığı takip ediyorum.” Anlatmak istediğim bu nokta!

Bisiklette bu ayarda benzetmelere oldukça uygun. Bilhassa özel klasman turlar. En başında Fransa Bisiklet Turu… Neden dünyanın en büyük yarışı? Net ve dürüst cevap vermek güç, bunu anlamak için belli bir saatinizi ayırıp etabı baştan sona izlemeniz, yaz sıcağının ortasında Fransa’nın yağlı boya tablosundan fırlamış kasabalarında soluğu almanız gerekebilir. Ne var ki spor endüstrisi burada da baş gösterecekti. Çünkü artık adı Fransa Bisiklet Turu olan yarışın başlangıç noktası İngiltere’ye kadar uzanacaktı. 
Ancak kadro da Froome, Contador, Nibali, Quintana… bir geri gelin ve orada bir müddet ara vererek devam edelim.


Vincenzo Nibali bir İtalyan olarak Fransa turuna farklı bir dokuyla işleyecekti yolları. Ki diğerleri bilindik isimlerdi. 2014 yılında Nibali’nin Tour de France’ı kazanırken sergilediği form, bu dörtlü isim arasında nadide bir yer edinmesine neden oluyordu. Aslında bu tabloya baktığımızda kurgunun sınırlarını zorlamak mümkün.

Artık bilindik isimlerin yanına yeni yeni pedallar yazılırken, Nibali bir pedal ile öne çıkıyordu. 2002 yılıyla Gençler Dünya Zamana Karşı etabında dünya şampiyonu olan Nibali’yi henüz durdurabilen olmadı. 2005 yılıyla profesyonel ekibe adımını attı. Önceliğini günlük turların cazibesiyle tatlandıran peşi sıra kendi toprakları İtalya’da Giro’yu kazanan bir Nibali var olacaktı... Ve hemen İspanya ve İtalya’nın özel klasman yarışları ve Fransa Turu…


Onun için şampiyonluklardan çok kendisinin ne kadar üstüne çıkacağıydı. Zira hedeflerinin üstüne her pedal basışı ile vitesi yükseltiyordu. Büyük turların hepsini en az 1 kere kazanan oyuncular listesine adını yazdırırken mahlasını oracıkta kazanacaktı. Bir İtalyan edasıyla “köpekbalığı” benzetmesini yakıştıranlara da her zaman ki gibi sessiz kalacaktı. Açıkçası o da Joe Satriani gibi hissederek yaratıcılığını ortaya koyuyordu. Gerisi mi? Teferruat!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.